1 Temmuz'da başlayan ve 'kamu kurumunu araç kullanarak dolandırmak' iddiasını içeren davayla ilgili güncel durumu sosyal medya üzerinden açıklayan Soyer, 14 Ekim itibarıyla tutukluluğunun devam ettiğini belirtti. Bu süreyi kitap okuyarak geçirdiğini ve kent politikaları üzerine çalışmalara odaklanacağını ifade etti.
Tunç Soyer'den 14 Ekim sonrası süreç açıklaması:
'Yeni Bir Kent Politikası 1 Temmuz'da 157 kişinin gözaltına alınmasıyla başlayan davada, bugün itibarıyla tutukluluğu devam eden 3 kişi kaldı. Peyderpey özgürlüklerine kavuşan tüm arkadaşlarımız için çok mutluyum. Mevcut durumu kısaca özetlemek gerekirse; hakkımızdaki iddianame 'kamu kurumunu araç kullanarak dolandırmak' iddiasını taşıyordu. Son tahliyelerle başka hiç tutuklu kalmadığına göre, 'kuvvetli suç şüphesi taşıyan' ben dahil bu 3 kişinin; kime menfaat temin etmek için, hangi hileleri kullanarak, hangi kasıtla ve kimi aracı kullanarak dolandırıcılık yaptığı sorularının hepsi tamamen cevapsız kalmış oluyor. Öyle ya; kooperatiflerden tutuklu kimse kalmadığına göre, yani kuvvetli suç şüphesi ortadan kalktığından ve şahsi bir çıkar ve menfaat elde etmediğimiz iddianamede yazıldığına göre, belediyeyi ve İZBETON'u kim için, nasıl dolandırdık? '
'Karar verdim Dilerim 9 Aralık'a kadar herkes bu sorunun cevapsız kaldığını görür. Duruşmada da söylediğim gibi; mahkemenin terazisine güvenimi koruyor ve tahliye beklentimizi sürdürüyorum. 14 Ekim'de tahliye olmadığıma göre, tek kişilik hücremde geçireceğim yeni bir zaman dilimi doğdu. Bu süreci en iyi şekilde değerlendirebilmek için bir karar verdim ve bunu sizlerle paylaşmak istiyorum.'
Soyer, açıklamasına şöyle devam etti:
'Geçen 112 günde romandan felsefeye, mitolojiden tarihe, denemeden şiire, farklı türlerde 34 kitap okudum. Yine okuyacağım çok kitap var, ama bu dönemde özellikle bir konuya odaklanacağım. Bildiğiniz gibi ben hep yerel siyasetin önemine ve değerine vurgu yapan bir siyasetçi oldum. 10 yıl önce, Seferihisar Belediye Başkanı iken, 2015 Paris İklim Zirvesi'ne tüm dünyadan davet edilen 400 belediye başkanından biri olmuştum. Hiç unutmuyorum, Robert Redford ve Leonardo DiCaprio ile aynı sırada oturmuştuk. O gün yaptığım konuşmadan kısa bir bölüm paylaşmak istiyorum: 'Küresel iklim krizinin devlet başkanlarının, hükümetlerin alacakları kararlarla çözülemeyeceği anlaşılmış ve ilk kez bir iklim zirvesine belediye başkanlarının katılmasına karar verilmiştir. Yani global krizler, yukarıdan aşağıya verilecek talimatlarla ya da sadece çıkarılacak yasalarla değil; aşağıdan yukarıya üretilecek çözümlerle, yani katılımcılıkla ve yerelden çözümle çözülebilir.' 'Ben bugün şehrim için ne yapabilirim?' Bu zirveden sonra yerel yönetimlerin ne kadar kıymetli olabileceğini daha iyi anladım. Seferihisar'da Sakin (Yavaş) Şehir uygulamasıyla; İzmir Büyükşehir'de Sünger Kent, Acil Çözüm Ekibi, Çoban Haritası, mahalle bostanları, Masal Evleri gibi birçok proje ve uygulamayla daima bu bilinçle çalıştım. '
'O zirvede tanıştığım Paris Belediye Başkan Yardımcısı şöyle demişti: 'Fransa'da 36.000 belediye var. Her birinin ortalama 15 meclis üyesi olduğunu göz önüne alırsak, Fransa'da her gün yaklaşık en az 500.000 kişi 'Ben bugün şehrim için ne yapabilirim?' diye güne başlar.' Bu sözlerin ne kadar anlamlı olduğunu düşünmüştüm. Oysa bizde 2016 yılında çıkan bir yasa ile 16.000 köy, hüviyetleri yok edilerek mahalleye dönüştürüldü. Her geçen gün yerel yönetimlerin gücünü azaltacak kararlar ortaya çıkmaya başladı. Bugün hem yerel yönetimler üzerindeki mali ve siyasi baskılar hem de hazırlanan yeni yerel yönetim mevzuat düzenlemeleri, merkezi otoritenin gücünü artıran ve yerel yönetimleri dizginleyen bir gelecek tasarlandığını gösteriyor. Bu durumda, küresel krizlere çözümler bağlamında ve 'sosyal devlet' gibi vatandaşı daha çok koruyan, kollayan bir yönetim yaratabilmek için; yerel yönetimlerin yetki, görev ve sorumluluklarını yeniden konumlandıracak bir bakış açısına ihtiyaç olduğuna inanıyorum. Devletin sosyal devlet olma imkânını yeniden düşüneceksek, bunu yerelden inşa etmek gerek, çünkü mevcut devlet yapısı bu kapasiteyi kendiliğinden kazanamayacak kadar değişti. Bunu değiştirmenin yolu, sosyal adalet temelli bir kent politikası olabilir. '
'Bunun için: a. Kamu kavramının ilgasıyla ortadan kalkan politik yurttaşlığın geri kazanımı için sosyal yurttaşlığın inşası, kent politikası ile nasıl mümkün olur? b. Eşitlik ve özgürlük bağlantısı, hemşerilik bağı çerçevesinde nasıl kurulabilir? c. Demokratik bir ulusa evrilecek, demokratik bir toplum yaratılması için nasıl bir yerel yönetim tasarımı ortaya konulabilir? Bu sorular üzerine çalışmayı, kafa yormayı ve bulunacak cevapların ilham verici, yol gösterici olmasını arzu ediyorum. '
'Sizlerden, bu sorular çerçevesindeki düşüncelerinizi ve önerilerinizi yazmanızı rica ediyorum. Önerebileceğiniz makale veya kitap varsa, onları da paylaşmanız bu çalışma için çok yararlı olacaktır. '