YAŞAM

Hayat, sanat ve edebiyatın izinde

Türk edebiyatının bağımsız şairi Behçet Necatigil, aileyi, evi ve orta hâlli insanın yaşamını şiir ve radyo oyunlarında işler. Toplumcu realist anlayışıyla sade, özlü ve yoğun bir dil kullanan Necatigil, gençlikten yaşlılığa, yalnızlıktan aşk ve sosyal sorunlara kadar insanın iç dünyasını yansıtır. Cumhuriyet dönemi edebiyatında kendine özgü bir yere sahiptir

Behçet Necatigil, 1916 yılında İstanbul'un Fatih semtinde dünyaya geldi. Babası Kastamonulu Hacı Mehmet Necati Bey, annesi Fatma Bedriye Hanım'dır. Çocukluğu sağlık sorunları ve ailevi sıkıntılar nedeniyle zorluklarla geçti. Eğitimine Beşiktaş Cevri Usta İlkokulu'nda başlayan Necatigil, çeşitli sağlık sorunları nedeniyle eğitimine ara vermek zorunda kaldı. Orta ve lise öğrenimini İstanbul'da tamamladıktan sonra 1940 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden birincilikle mezun oldu.

Necatigil, edebiyat öğretmenliği görevine Kars Lisesi'nde başladı, Zonguldak ve İstanbul'daki çeşitli okullarda çalıştı. 1972'de emekli olduktan sonra da İstanbul Üniversitesi ve Yıldız Teknik Okulu'nda dersler verdi. 1949 yılında Huriye Korkut ile evlenen Necatigil'in iki kızı oldu. 1979'da hayatını kaybetti. Şair olarak 1927'den itibaren eser veren Necatigil, on beş kitabında topladığı şiirlerinde orta hâlli insanların hayatını, aileyi, ev yaşamını, aşkı, yalnızlığı, kentleşme ve sosyal sorunları işler. Kendisini 'toplumcu realist' olarak tanımlayan Necatigil, büyük ve seçkin insanlardan çok, sıradan vatandaşın duygu ve düşüncelerine odaklanmıştır.

Sanat anlayışı bakımından iki döneme ayrılır: 1955'e kadar hikâye ağırlıklı, anlaşılır şiirler; sonrası ise modern, yoğun ve çok katmanlı anlamlar içeren şiirlerdir. Necatigil'in şiirlerinde konuşma dili hâkimdir, anlamı yoğun ama özlüdür. Hece ve aruz vezinlerini sınırlı olarak kullanmış, çoğunlukla serbest nazım biçiminde eser vermiştir. Necatigil, şiirlerinin yanı sıra radyo oyunları da yazmış; bu eserlerinde aile, evlilik, gelenek-modernlik çatışması ve bireysel psikoloji gibi konulara yer vermiştir. Radyo oyunlarında da sade bir dil kullanmış ve karakterlerin psikolojik çözümlemelerine önem vermiştir.

Behçet Necatigil, Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında bağımsız bir şair ve radyo oyun yazarı olarak, toplumsal gerçekleri ve orta hâlli insanın yaşamını işleyen eserleriyle öne çıkmıştır. Şiirlerinde aileyi, evi ve bireysel yaşamı merkeze alarak hem bireysel hem de toplumsal gözlemlerini aktarmış, Türk edebiyatında kendine özgü bir yere sahip olmuştur. 13 Aralık 1979'da, hayata gözlerini kapatan ustamızı saygıyla anıyorum.

Büyülü Bir Doğa Yolculuğu

Elif Çırak

Eğitimci, yazar Elif Çırak'ın 'Büyülü Bir Doğa Yolculuğu' adlı eseri, kahramanların gerçek, olayların ise masal olduğu büyülü bir dünyada çocukları ve yetişkinleri gezintiye çıkarıyor. Kitap, yalnızca bir macera anlatısı olmanın ötesinde, masallar, efsaneler, destanlar ve mitolojik öyküler aracılığıyla okuyuculara kültürel ve ahlaki değerleri aktarmayı amaçlıyor. Yazar, eserini sevgi ve ışıkla harmanlayarak, okuma deneyimini hem eğitici hem de duygusal açıdan zengin bir yolculuğa dönüştürmüş.

Eserde, doğa ve mitolojik öğeler, çocukların hayal gücünü besleyecek şekilde işlenmiş. Kahramanlar gerçek dünyadan alınmış gibi dururken, karşılaştıkları olaylar masalsı bir anlatımla sunuluyor. Bu yaklaşım, okuyucuya hem gerçeklik duygusunu hem de hayal gücünün özgürlüğünü aynı anda hissettirme özelliği taşıyor. Çırak'ın amacı, çocukları ve büyümeyen çocukları, edebiyatın sihirli dünyasında dolaştırırken, onlara yaşamın değerlerini de öğretmek.

Kitap aynı zamanda sosyal bir misyona da sahip. Yazar, eseri Kardelenler yararına kaleme alarak, edebiyatın gücünü toplumsal faydayla birleştiriyor. Böylece okuma eylemi yalnızca bireysel bir deneyim değil, paylaşım ve dayanışma ile anlam kazanan bir süreç hâline geliyor.

'Büyülü Bir Doğa Yolculuğu', hem çocukların hem de yetişkinlerin hayal gücünü besleyen, doğayla ve kültürel mirasla buluşturan bir eser olarak öne çıkıyor. Elif Çırak, kahramanlarıyla gerçekliği, olaylarla masalları harmanlayarak, edebiyatın hem öğretici hem de duygusal gücünü etkili bir biçimde sunuyor. Ulak Yayınları'ndan okurlarla buluşan 'Büyülü Bir Doğa Yolculuğu' kitapseverlere hitap ediyor.

Bir Rüzgar Eser

Ayşegül Hayvar

Şair Ayşegül Hayvar'ın Kanguru Yayınları'ndan çıkan 'Bir Rüzgâr Eser' adlı şiir kitabı, modern Türk şiirinde doğa, ruh ve içsel arayış temalarını bir araya getiren özgün bir eser olarak öne çıkıyor. Kitap, hem çocuklara hem yetişkinlere hitap eden bir sadelikle yazılmış, aynı zamanda derin bir duygusal ve felsefi boyut sunuyor.

Hayvar'ın şiirlerinde kahramanlar, olay örgüsünden bağımsız olarak okuyucunun iç dünyasında yolculuğa çıkar. Kitabın adından da anlaşılacağı gibi 'rüzgâr' ve 'uyanış' metaforları, bir dönüşüm ve arınma sürecini simgeliyor. Şiirler, doğa imgeleriyle yoğrulmuş; çiçekler, ışık, mevsimler gibi semboller aracılığıyla umut, yeniden doğuş ve ruhsal farkındalık temalarını işliyor. Yazar, bu unsurları sade ve akıcı bir dil ile sunarak, şiirin hem duygusal hem de estetik etkisini güçlendiriyor.

'Bir Rüzgâr Eser', yalnızca bireysel duyguları değil, evrensel temaları da işliyor. Umut, arınma, içsel denge ve yaşamın ritmi, kitap boyunca okuyucunun his dünyasında karşılık buluyor. Hayvar, şiirleriyle okuyucuyu yalnızca okuma deneyimine değil, düşünmeye ve hissetmeye de davet ediyor. Bu yönüyle eser, bir duygu kataloğu olmanın ötesinde, ruhsal bir yolculuk niteliği taşıyor.

Kitabın dili sade, anlaşılır ve içten; elitist veya ağır bir edebiyat jargonuna başvurmuyor. Bu sayede hem şiir severler hem de şiire yeni başlayan okuyucular için ulaşılabilir bir eser sunuyor. Aynı zamanda Kanguru Yayınları'nın şiir odaklı yaklaşımıyla, kitap edebiyat dünyasında sağlam bir yere sahip olmayı başarıyor.

Şairin 'Bir Rüzgâr Eser' kitabı, modern şiirin hem duygusal derinliğini hem de estetik sadeliğini yakalayan bir eser. Doğa ve insan ruhunun kesiştiği bu kitap, okura sadece şiir okuma deneyimi değil, aynı zamanda içsel bir keşif yolculuğu sunuyor. Hayvar, okuyucusuna ışık, umut ve arınma dolu bir şiirsel dünya armağan ediyor.

Bill Gates Öneriyor

Olağanüstü Akıllı Yaratıklar

Bill Gates her sene birçok kitap tavsiye etmiş ve hatta kendisine çok ilham veren, önemli şeyler öğreten ve bir tür başarı arayan herkes için harika araçlar olabilecek bazı kitaplardan bahsetmiştir. Bu sene de Gates, 'Olağanüstü Akıllı Yaratıklar' kitabını önerdi. Gelelim kitaba:

Yas, insanı sessizliğe çeken, iç dünyada dalga dalga büyüyen bir okyanustur. Bu okyanusun içinde kaybolmuş bir insan, bazen hiç ummadığı bir kıyıya tutunarak yeniden nefes almayı öğrenir. Tova Sullivan'ın hikâyesi tam da böyle bir yeniden doğuşun izlerini taşır. Eşinin ardından derin bir boşluğa düşen Tova, gecelerini Sowell Bay Akvaryumu'nun soğuk koridorlarında geçirirken, aslında kendi iç karanlığıyla da yüzleşmektedir. Oğlu Erik'in yıllar önceki gizemli kayboluşu ise yüreğinde hâlâ kapanmamış bir yara olarak durur.

Bu sakin rutin, akvaryumun en zeki ve en huysuz sakini olan Pasifik dev ahtapotu Marcellus ile kesişene dek değişmez gibi görünür. Marcellus, dışarıdan bakıldığında sıradan bir deniz canlısı gibi görünse de, içsel dünyası şaşırtıcı derecede zengin, gözleme yeteneği insanları utandıracak kadar güçlüdür. İnsanların sandığından çok daha fazlasını gören, anlayan ve çözen bu yaratık, Tova'nın sessiz ağırlığını fark eden ilk varlık olur.

Ahtapot ve insan arasında kurulan bu bağ, aslında iki yalnız ruhun birbirini tanıma sürecidir. Marcellus'un dünyayı sekiz koluyla kavrayışı, Tova'nın kaybettiklerinden arda kalan boşlukları doldurmasına yardımcı olur. Tova'nın ise akvaryum zeminlerine attığı her adım, Marcellus'un duvarların ardına saklanmış zekâsına bir pencere açar. Bu karşılaşma, birbirine benzemez iki varlığı ortak bir paydada buluşturur: gerçeğe ulaşma arzusu.

Marcellus'un dedektifvari sezgileri, yıllardır sis perdesi arkasında kalan bir gecenin parçalarını birleştirmeye başlar. Tova'nın oğlunun kayboluşu üzerine çözülen düğümler, yalnızca bir gizemi aydınlatmakla kalmaz; aynı zamanda Tova'nın hayata yeniden bağlanmasını sağlar. Marcellus'un Tova için yaptığı her cesur hamle, dostluğun türler arası sınırları aşan gücünün bir kanıtıdır.

Bu hikâyeyi benzersiz kılan, aslında insanın en derin duygularının bir ahtapotun gözünden anlatılmasıdır. Akıllı, ketum ve zamanla tükenen ömrünün farkında olan bir canlı, kendisine değer veren bir insana yardım etme cesareti bulur. Böylece dostluğun yalnızca insanların kurduğu bir bağ olmadığını; sevgi, güven ve fedakârlığın evrensel duygular olduğunu hatırlatır.

Çizgi Dışındakiler

Karakomik Filmler 1-2 Arada Kaçamak (Senaryo)

Cem Yılmaz

Cem Yılmaz, Türk mizahının en özgün temsilcilerinden biri olarak, sinema dünyasında da kendine has bir çizgi yaratmıştır. Özellikle 'Karakomik Filmler' serisi, Yılmaz'ın hem stand-up kültüründen gelen mizah anlayışını hem de sinema dilini ustaca harmanladığı eserler olarak öne çıkar. Bu seri, geleneksel komedinin sınırlarını zorlayan, dramatik ve absürt öğeleri biraraya getiren bir yaklaşımla Türk izleyicisine yeni bir bakış açısı sunar.

'Karakomik Filmler', adından da anlaşılacağı üzere hem karanlık hem komik temaları aynı potada eritiyor. Cem Yılmaz, gülmeceyi yalnızca yüzeysel bir eğlence olarak sunmak yerine, karakterlerin içsel çatışmaları, toplumsal sorunlar ve modern yaşamın ironileriyle birleştiriyor. Bu yönüyle serideki her kısa film veya uzun metraj, izleyiciye hem kahkaha hem de düşündürücü bir deneyim vaat ediyor. Yılmaz, mizahın yanında dramatik unsurları da kullanarak, Türk sinemasında 'karakomik' türünü yeniden tanımlıyor.

Serinin estetik ve teknik yönü de dikkat çekicidir. Yılmaz, senaryo, oyunculuk ve görsel anlatımda titiz bir yaklaşım sergiler. Karakterler, sıradan insanların günlük yaşamlarından alınmış, izleyiciye tanıdık ve gerçekçi gelir. Ancak absürt durumlar ve zekice kurgulanmış diyaloglar, filmlere özgün bir sinemasal ritim kazandırır. Bu da 'Karakomik Filmler'i yalnızca komedi değil, aynı zamanda modern Türk sinemasının önemli bir örneği hâline getirir.

Cem Yılmaz'ın 'Karakomik Filmler'i, mizahı sadece güldürme aracı olarak kullanmıyor; aynı zamanda toplumsal eleştiri ve insan ilişkilerinin incelenmesine imkân tanıyor. İzleyici, film boyunca hem eğleniyor hem de kendi yaşamına dair yansımalar buluyor. Bu yönüyle seri, klasik Türk komedisinin ötesine geçerek daha sofistike ve çok katmanlı bir anlatı sunuyor.

Yılmaz'ın 'Karakomik Filmler' serisi, Türk mizahının sinema ile buluştuğu, hem eğlenceli hem düşündürücü bir deneyimdir. Yılmaz, karanlık ve komik unsurları ustaca birleştirerek, modern yaşamın ironilerini ve insan doğasının karmaşıklığını Türk izleyicisine başarılı bir biçimde aktarmaktadır. Bu seri, Türk sinemasında mizahın evriminde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilebilir.

Faso Fiso

Teoman

1990'lardan bu yana şarkılarıyla milyonların hayatına dokunan Teoman, 'Fasa Fiso' adlı kitabında hayat hikâyesini samimi ve içten bir dille okuyucularına aktarıyor. Çocukluk, ilk gençlik, öğrencilik ve müzisyenlik yıllarını açık yüreklilikle anlatan sanatçı, bu süreçte yaşadığı deneyimleri, öğrendiklerini ve karşılaştığı zorlukları kendi deyişiyle 'light bir perspektifle' paylaşıyor.

Kitap, yalnızca bir biyografi olmanın ötesinde, Teoman'ın şarkılarından, röportajlarından, fotoğraf karelerinden ve fragmanlardan örnekler sunarak çok katmanlı bir anlatı oluşturuyor. Bu sayede okuyucu, hem sanatçının yaşam yolculuğunu hem de müziğinin ardındaki ilham kaynaklarını daha derin bir biçimde keşfediyor. Teoman, yaşadığı duyguları ve anıları aktarırken gülümsetmeyi, düşündürmeyi ve zaman zaman da duygulandırmayı başarıyor.

'Fasa Fiso', hem Teoman'ı sevenler hem de müziğin, sanatın ve gençlik yıllarının hikâyelerini merak edenler için keyifli bir okuma deneyimi sunuyor. Kitap, yeni bir yazarın kaleminden çıkan, özgün ve samimi bir ses olarak, okuyucuyu hem geçmişe götürüyor hem de müziğin büyülü dünyasına davet ediyor.

Teoman'ın 'Fasa Fiso''su, hayat ve müzikle örülmüş bir yolculuk; gülümseyerek, duygulanarak ve merakla okunacak, içten ve eğlenceli bir eser olarak öne çıkıyor.

Biraz da Gülelim

Şaka Yapıyorsun

Adamın biri iş başvurusunda bulunmuş. Görüşmeye çağırmışlar; görüşme esnasında yönetici sormuş;

- Peki beklentilerin ne? Seni ne tatmin eder?

Arkadaş saymaya başlamış;

- Öncelikli olarak bir araba istiyorum, ayrıca şu anda bulunduğum dairenin kirası biraz fazla onu da şirketin karşılaması iyi olur, maaş olarak da 3000 dolardan aşağı çalışmam:

Şirket yöneticisi, dinler ve

- Biz sana son model bir Cherokee ve Tarabya'da bir villa vereceğiz, ayrıca bizim bu pozisyonumuz için planladığımız maaş 6000 dolardı, demiş.

Bizim elemanın gözleri fırlamış;

- Şaka yapıyorsunuz, demiş.

Şirket yöneticisi yapıştırmış;

- Önce siz başlattınız:

Tuğçe Yerdelen ile Kitap Saati